Gaziemir Mutlu Son-Masöz Esra

Gaziemir Mutlu Son-Masöz Esra

Gaziemir Mutlu Son-Masöz Esra Erkeklerin yokluğunda kadınlar da aile servetlerini çekip çevirmekle ve gösterişçi tüketim alışkanlıkları edinmekle meşguldüler. Üstelik çoğu, durumdan istifade edip kaçamak yapma fırsatlarını değerlendiriyordu. Hukuk gereği bütün kadınların hayatları boyunca belli bir adamın kontrolü altında olmaları gerekiyordu. Bunu yapacak bir aile ferdi yoksa, devlet onlar için koruma görevlisi atıyordu. Sorun şuydu ki, korumalar genellikle muhitlerinde asayişi sağlamak için gereken çabayı sarf etmeye pek istekli değillerdi.

Yeni zenginlik ve özgürlükle birlikte kadınlar şehirde arabalarla gezebiliyor, süslü püslü elbiseler giyiyor ve hatta cinsel serüvenlerini gizlemeye bile gerek duymuyorlardı. Bu durum onları hedef tahtası haline getirmişti. Kadınların cinsel alışkanlıkları birdenbire değişmemişti muhtemelen, ama artık onları göz ardı etmek kolay değildi. Roma dünyadaki üstün konumuna ayak uydururken, giderek büyüyen ahlaksızlık sorununda suç büyük ölçüde kadınlara, özellikle de yaşlı kadınlara atılıyordu. Kadınlar (ve kadınlar gibi seks yapan erkekler), Dionysos şenliklerindeki olduğu gibi, sorunun asıl kaynağı olarak görülüyordu. Roma’nın gücü, kadınları hizada tutmaya ve erkeklerdeki dişiliği engellemeye bağlıydı.

Gaziemir Mutlu Son-Masöz Esra

Gaziemir Mutlu Son-Masöz Esra Hayali bir geçmişe duydukları özlem, kadınlara karşı takınılan tutumları şekillendirmede büyük bir rol oynuyordu. Romalılar öteden beri zenginlik ve rahatlığın kendilerini yoldan çıkardığına inanıyordu. “Roma’da yoksulluk ortadan kalktığından beri her türlü suça ve şehvete bulaştık, ” diye yazıyor, MS 1. yüzyılda yaşamış hicivci Juvenalis. “Adi para ilkin aramıza yabancı âdetler soktu, servet ahmakça düşkünlüklerle nesilleri zayıf düşürüp düzeni bozdu.”

Yeni Roma’nın kadınları, insanların “soğuk mağaralarda” yaşadıkları ve kırsal erdemlere bağlı kaldıkları idealleştirilmiş geçmişle kıyaslanıp kötülendi hep. Juvenalis’e göre geçmişte “ilkel” kocalar, ailelerinin üstünde mutlak kontrole sahiptiler ve “bayırların” sade kadınları yataklarını ithal edilmiş ipekten değil, yaprak, ot ve deriden yapardı. Erkekler zayıflayıp kadınlar gevşemeden önce bir koca, şarap içmek gibi eften püften bir bahaneyle karısını ölümüne dövebiliyordu. Dahası, geçmişin erdemli kadınları, yanlış erkeklerin eline geçmek yerine ölmeyi tercih ederlerdi.

Kadın onuruyla ilgili efsanelerde, çoğunlukla erdemleri uğruna olağanüstü çileleri göğüslemiş soylu kadınlar vardı. Onların fedakarlıkları genellikle ailelerine yararken, Azize Lucretia’nın çektiği dayanılmaz çileler Roma’yı güçlendirmişti. Onun müthiş tevazusu, Roma’nın yozlaşmış ilk krallarını tahttan indirmiş, Cumhuriyet’in de temellerini atmıştı. Lucretia, bir grup prens arasında yapılan, kimin karısı en erdemli konulu müsabakaya haberi olmadan dahil olmuştu.